Thursday, October 29, 2009

Adanmışlık...


Sevgi kendini birine adamak mıdır? Adanmışlık; deneyime, keşfe, özgür araştırmaya izin verir mi? Adanmışlık özgür düşünce ve mutluluk önünde engel değil midir?

Adanmışlık sahiplenmeyi, edinmeyi savunur. Oysa edinme ve sahiplenme özgürlüğü kısıtlar. Aidiyet kendini güvende hissetmek, güçlü olmak ister. Güven arayışı, güç kaygısı gerçekte aidiyetle son bulur. Aidiyet güçlü olmaya çalışır. Yaralanmak istemez. Oysa adanmışlık içinde ya en üst düzeyde ya da belli belirsiz direnme bulunur.

Sevgi kendini sürekli koruyan, kollayan direnme, savunu hali midir? Yoksa sevgi tam bir savunusuzluk, kendini huzurla teslim ediş hali mi?

Sevgi korumasız, uysal, yenilikçi modern ve en üst düzeyde hassasiyete/duyarlılığa neden olur. Aidiyet, adanmışlık ise: Duyarsızlığa. Aidiyet, sevgi ve mutluluk bir arada bulunamaz. Çünkü biri diğerini yok eder. Adanmışlık; aklın sürekli korunma içgüdüsüyle zorlandığı biliç durumu. Bu uğurda başvurmayacağı çare yok. ‘Olma’, kendini bir yere ulaştırma eyleminde, bilinç gözü pek, güçlü yetenekler geliştirebilir. Ancak söz konusu yetilerin hiç biri sevgiyle ilişki kurmaz. Kuramaz çünkü sürekli yenilenenler peşinde koşturan biliç enerjisinin çoğunu yitirir. Oysa yalnızca özgürlük içinde duyarlılık, hassasiyet bulunur.

Deneyim içinde aidiyet ve adanmışlık varsa, sorgulama işlemi kesintiye uğramış olmaz mı? Gerçeğin sorgulanışıyla bulgulanan mutluluk, kendini bilme, tanıma tutkusu yoksa asla biliçte yer almaz. Aidiyet araştırma, sorgulama, öğrenme ve keşfi sonlandırır. Aidiyet eylence ve boş vakit öldürmeyle benzerlikler içerir. Adanmışlık; başkasının ağzından ödünç deneyim olarak kalmak zorunda. Özgürlüğü tatması olanaksız.

Deneyim ve keşf için bilincin, aidiyetin esaretinden kurtulması gerekli. Deneyimleme ancak korkusuzlukla mümkün. Çünkü korku deneyimi erteler. Gerçekte adanmışlığı yaratan korku: Birine, bir guruba adanmışlık veya bir ideolojinin parçası olmak. Oysa korku, korunmak korumak, bastırma ve zorlamak zorunda. Özgürlük bunların hiçbiriyle ilişki kurmaz. Özgürlük cesaret ister. Gerçek, mutluluk veya sevgi nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, kendini tanıma kararlılığı içinde yer alır. Söz konusu çetin, uzun yolculuğa çıkma cesareti ve kararlılığı olmadan mutluluk imkansız. Eğer biliç kendini bir yere veya bir kişiye ait hissediyorsa, uzaklara gidebilmesi olanaksız. Adanmışlık gerçekte sığınma istemi. Ne türden olursa olsun sığınma korunmak ister. Korunan eninde sonunda çürür, bozulur. Çünkü aidiyet kendini sıkıştırdığı alanda yok olur. Diğer adanmışlıklar ile olan ilişkisinde sürekli çatışma yaşar. Çatışma doğal olarak mutluluğa neden olmaz.

Öte yanda ait olmama için mücadele de, aynen ait olmada olduğu gibi, deneyim ve anlayış önünde engel olmayı sürdürür. Eğer adanmışlığın tüm iç ve dış işleyişi kavranabilirse, dış işleyişin tamamen içsel hareketlilikten kaynaklandığı bulgulanabilirse, işte o zaman mutluluktan söz edilebilir. Kendini, düşüncesini birine, bir fikre adamış biri asla özgürlüğü deneyimleyemez.